top of page
Yazarın fotoğrafıMeryem Alay

Para Konusunu Konuşmamız Lazım!



İş görüşmelerinde maaş beklentiniz sorulduğu zaman, donup kalanlardan mısınız? Bir anda ‘para benim için önemli değil, önemli olan iş, aşk, sevgi, kardeşlik…’ vs gibi zırvalar mı çıkıyor ağzınızdan? Evde kendinize kızdınız, bir dahaki sefer ne istediğimi söyleyeceğim diye yeminler ettiniz. O kadar çalışma sonrasında olay günü geldiğinde ağzınızdan beklentinizi söylerken suratınızın renginin kırmızıdan mora döndüğünü hissedersiniz. Bunları nereden bildiğimi sormayın!


Ya da maaş beklentinizi belirlerken, hak ettiğinizi düşündüğünüz parayı düşündüğünüzde aslında o kadar hak ekmediğinizi düşündüğünüz oldu mu hiç? (bu cümleyi bir kerede anladıysanız, kendinizi kutlamayı unutmayın!). Sonra kendinizi daha düşük bir maaşa ikna edersiniz ve yeni işinize başlarsınız. 3–5 aydan sonra ortama ısınıp da milletin maaşını duyunca karnınızın tam ortasına gelir bir yumruk oturur. Evet bir çok iş arkadaşınızın sizden daha yüksek maaş aldığını öğrendiğiniz o talihsiz andan bahsediyorum! İsteseniz de istemeseniz de hemen kendinizi kıyaslamaya başlarsınız o kişilerle. Her kıyas sonrası acı ve huzursuzluk daha da kaplar içinizi. İnsanın hak ettiğinin altında çalışması öncelikle büyük bir haksızlık ve hayal kırılığıdır, sonra zaten ortamda motivasyon falan kalmaz.


Bu şekilde yıllarca hayatta kalmayı başarabilirsiniz. Varsın benim de paradan yana şansım olmasın diye kabullenişler çoktan olmuştur bile. İnsanın hakkettiğini alamaması kendini tekrar eden bir durumsa, öz güvensizlik yanında hediye gelir zaten. Malumunuz öz güven eksiliğinin nelere yol açacağı zaten 5 ciltlik kitap konusudur.


Gelin bir başka çarpıcı örnekle devam edelim.


Bundan aylar önce twitter’da birilerinin ücretli bir kurs yapacağını gördüm. Buraya kadar her şey normal, birisi bir hizmet verecek ve bunun karşılığında bir ücret talebi var. Sonra bir baktım, ortamda bir linç girişimi var. Twitter’da linç olması normal bir durum diyebilirsiniz, zira nerden ne duyar çıkar kestirmek genelde imkansızdır. Neyse, bu seferki linç bu eğitime bu para istenir mi? Siz kafayı mı yediniz? Hadi ordan soyguncular… Bu minvalde irili ufaklı, direkt dolaylı çeşitli eleştiriler ortama hakim olmuş.


Gelin bu eleştirilerin arka planına bakalım.


Şairin ne demek istediğini anlarsak bazı şeylerin arkasındaki negatif kodları çözebiliriz. Hayatında istediği maaşı veya hak ettiği ücreti utanmadan, sıkılmadan istememiş birisi, bir hizmet karşılığını (kendince yüksek bir karşılık) isteyen birini görünce bunu hazmedemiyor. Çünkü onun için para istemek, utanılacak bir şey olarak kodlanmış. Başkasının rahatlığı kendi rahatsızlığını tetiklediği için saldırıya geçiyor. Hele saldırı ortamı sanal bir ortam olunca içinde dışında ne varsa bir anda kusuyor. Şimdi diyeceksiniz her para istemeyen de bu şekilde saldırmıyor. Siz de haklısınız, her ne kadar kendi içlerinde para mevzunu aşamamış olsalar da, bazı insanlar saldırmıyor bilakis taktir ediyor. Onlar olayı fark etmiş insanlar. Bir yerde hata yaptıklarını biliyorlar ama henüz yılanın başını ezememişler.


Çocukken fakir ama onurlu Türk filmleri karakterleriyle büyüdük. Bütün zenginler kötü ve acımasızdı. Büyüklerimiz bize hep aza tamah etmemizi öğütledi. Kendinden yüksektekilere bakmanın mutsuzluk getireceği, o yüzden hep aşağıdakilere bakıp halimize şükredelim istendi (bu da nasıl bir kafaysa artık!). Ne de olsa şükretmek büyük bir erdemdi. Bunlarla büyümüş bir nesilden göğsünü gere gere hakettiğini istemesi marjinallık, hatta hayasızlık gibi bile görülebilir.


Para ile ilgili sıkıntılarınız varsa önce büyüdüğünüz eve, ebeveynlerinizin para ile olan ilişkisine bakın. Acı ama gerçek çok az kişi ailesinin para ile ilgili inanç kalıplarının dışına çıkabiliyor. Evde kullanılan cümleleri düşünün. ‘Azıcık aşım ağrısız başım’ aş çoğalırsa başınızın çok ağrıcağına inancınız olabilir. ‘Çok para haramsız olmaz’ helal yolla para kazanılmaz. ‘Bütün zenginler sonradan görme’ içten içe zenginliği küçümseme yatıyor burda. Evin geneline hakim olmuş bu cümleler, sizin geleceğinizi şekillendiriyor.


Bir de kıtlık bilinciyle büyümüş olanlar var. Sürekli aç kalacağına inanıyor. Para kazanamıyor, üç kuruş kazansa onu da hemen saklama eğiliminde. Ruhları fakir insanlar… Zenginlik hayali bile kuramıyor. Sürekli yokluktan, pahalılıktan bahsediyor, iki lafından biri yokluk, kıtlık, parasızlık… Olan parasını da harcayamıyor. Bunlar da değişik bir vaka çeşidi. Altan alta kendine hiç bir şeyi layık görmüyor. Değersizlik duygusu o kişileri çevrelemiş olabiliyor.


Değişmek istiyorsanız önce fark edin!


Ailedeki inanç kalıplarını ele almakla işe başlayabilirsiniz. Bütün kalıpları ve cümleleri pozitife çevirin. Bunları negatifler yerine kullanmaya başlayın. Paranız olduğunda ne yapacağınızı düşünün. Hayal kurmanın, daha fazla para istemenin bir şükürsüzlük durumu olmadığını, kimsenin hakkına girmeden de para kazanılabileceğini kendinize hatırlatın. Günün sonunda para bir madde ne daha fazlası ne de daha azı… Gereksiz anlamlar yüklemek sadece size zarar verir. İş yerinden hakettiğinizi isteyememek gibi negatif sonuçlardan bahsediyorum. Unutmayın siz hakkınızı istemezseniz kimse size bunu vermez. Maalesef o da Türk filmlerinde kaldı :)


Not: Bana gelen pozitif dönüşlerin beni çok mutlu ettiğini söylemek istiyorum. Bir kişinin hayatına az da olsa pozitif bir katkım oluyorsa ne mutlu bana! Çok teşekkür ediyorum, sizi seviyorum😍


Bir sonraki yazıya kadar esen kalın, hep mutlu olun!

1 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


Dramatic Pianist

Join Our Weekly Newsletter For New Blogs!

bottom of page