Ara ara koptuğum dönemler olsa da kitap okumak her zaman beni mutlu eder. İlk okula başladığımızda dil gelişimi için kitap okuma ödevleri verilirdi. Açıkçası çok hoşlandığımı sanmıyorum, zira okul yıllarında pek parlak bir çocuk da değildim. Ailemin de beni bu konuda bilinçli bir yönlendirmesi olmadı. Bu yüzden kitaplarla tanışmam çok tesadüfi oldu.
Benim kitap okuma serüvenim dedemin kütüphanesinden aldığım bir kitap sayesinde başladı. İlk okul iki veya üçüncü sınıfı yaz tatilindeyim. Hayli canımın sıkıldığı bir andı. Dedemin ara sıra bakıp şaşırdığım kocaman bir kütüphanesi vardı, sanıyorum sadece beni değil bütün torunlarını etkilemiştir o kütüphane. Boyutu küçük, kalın gri kapaklı bir kitabı elime aldım. O kitabı seçmemin asıl nedeninin boyutu olduğunu düşünüyorum, çünkü çocuk kitabı gibi duruyordu. Herhalde kitap okumanın övünülecek bir şey olduğunu düşünüyordum. Garip bir şekilde övünülecek şeyleri ulu orta yapmaktan çekinen bir çocuk olduğum için kitabı gizli gizli okumaya başladım. Hala bazı şeyleri bilinçli olarak saklamam çocukluk dönemlerimden kalmadır diye düşünüyorum. Her neyse kitaptan 3-5 sayfa okudum ve bir süre elimden bırakamadım. Kimse görmeden yerine koydum. Ertesi gün yeniden kaldığım yerden devam ettim. Çok sonraları kitabın adına bakmak aklıma gelmişti. Kitap: Alice Harikalar Diyarında’ydı. Evet kendi isteğimle okuduğum ilk kitaptı. Bu anıyı yıllar önce Alice Harikalar Diyarında’nın benim en çok sevdiğim hikaye olduğunu düşünürken gülümseyerek hatırladım. Gariptir ki çocukluğumdan beri olağan üstü şeylere, süper güçlere hep inanmışımdır ya da keşke benim de olsa diye hayaller kurmuşumdur. Kim bilir belki hepsi o kitap sayesinde olmuştur.
Efendim benim kitap okuma hikayemin orta okula kadar okulun verdiği zorunlu şeyler dışında pek bir numarası olmadı. Orta okulda bir arkadaşın okuduğu kitabı, onun arkasında göz ucuyla okuduğumu hatırlıyorum. Okuyan arkadaşımı kızdırmış olmalıyım ki, bana biraz çemkirmişti. ‘Rahat bırak da okuyayım, ben bitirince sana veririm’ demişti. Kitap yine bir şekilde ilgimi çekmişti, sonra ben de o kitabı okudum ve asıl hikaye böyle başlamış oldu. Artık çekinmeden evdekilerden kitap istemeye başladım. Kendi sevdiğim tarzda kitaplar almaya başladım. Üniversite yıllarında okula vapurla gidip gelirken sadece kitap okurdum. Yaz tatillerinde yapacak başka bir şey de olmamasından dolayı, bazen geceleri uyumayıp bir kitabı bitirirdim. Polisiye kitapları en sevdiğim türdü. Artık dedeminki kadar olmasa benim de küçük bir kütüphanem vardı. Kütüphanemi gördükçe mutlu olurdum.
Teknİk kİtaplarla tanışmam
Size okul yıllarında çok parlak bir çocuk olmadığı söylemiştim. Bunun temel nedeni öğretmenleri dinleyemiyordum. Ders dinleme alışkanlığı edinmem çok sonraları oldu. Yine orta okulda fen bilimleri dersinde ara ara bazı kelimeler duyuyordum, fakat bu kelimelerin ne olduğunu bilmediğim gibi duyması bile bana korkunç geliyordu. Atom, elektron, proton, yörünge… Bir teneffüste arkadaşımın ders çalıştığı kitaba gözüm ilişti. Şekillerle atomu, elektron ve protonları gösteriyorudu. Kitabı bir süreliğine ödünç istedim. 2-3 yaprak okudum. O korkunç terimlerin hepsini anlamıştım. O an hayatımın aydınlanmasını yaşadım. Her şey kitaplardan öğrenilebiliyormuş. Anlaması imkansız diye bir şey yokmuş. Arkadaşımdan kitabı ödünç istedim ama vermedi sınav olduğu için kendisi çalışacakmış. Dedim ben bu kitabı bulursam ben de çalışırım ve sınavdan geçer bir not alabilirim. Akşam eve geldim ve anneme kitaptan bahsettim. Yeşil kapaklı ‘Askeri ve Fen Liselerine Hazırlık’ kitabı. Anneme yarın sınavım olduğunu ve bu kitabı bu akşam bulmalıyız dedim. Baya aradıktan sonra bulduk, bütün gece okudum kitabı, yaza çize çalıştım. O gün ders çalışmanın nasıl bir şey olduğunu keşfettim. Sınav sonucunu valla hatırlamıyorum ama ufak ufak derslerimin düzeldiğini hatırlıyorum.
Bu keşfimle beraber, fen bilimlerine yatkın olduğumu anlamıştım. Matematiğe yatkın olduğumu ilk okuldan beri biliyordum. Zira sayılarla aram hep çok iyi olmuştu. Göz ucuyla dinlediğim derslerde bile bir şeyler öğrenebiliyordum. Fen bilimlerine olan ilgimi Tübitak kitaplarını okumayla pekiştirdim. Kimyanın öyküsü, Gündelik Fizik gibi kitapları çok severek okuduğumu hatırlıyorum. Bu gazla sayısal bölümü seçmiştim lisede, ders çalışma alışkanlığımı tam elde edemediğim için zorlanmıştım ama her zaman yolunu bulup derslerden geçmişimdir. Zaten bu motivasyonla üniversite sınavlarına hazırlanıp bir yeri kazanabilmiştim.
Sonra üniversite bitince iş hayatı başladı. Bir çok iyi alışkanlığımı kaybettiğim gibi okuma alışkanlığımı da kaybetmiştim. Bir süre bir şey okuyacak vaktim olmuyordu. Daha doğrusu iş hayatını iyi yönetemediğim için kitap vs aklıma dahi gelmiyordu. Sorunum çok çalışmaktı! Yetersizlik duygusu dört bir yanımı sardığı için, plansız programsız bir süre kendi özel hayatımdan fedakarlık ederek çok çalıştım. Mesaiye kalıyordum, bazen eve 11-12'de geliyordum. Değil kitap okumaya, kendime küçük zamanlar bile ayıramıyordum. 3-4 senenin sonunda kesin bir uyanışla, zaman yönetimini iyi yapamadığımı farkettim ve hayatımı organize etmeye başladım. Bu süreçte yapamadığım şeyleri tekrar yapmaya başladım. Mesela kitap okumak! Eskisi gibi kitap okumak istiyordum ama olmuyordu. Konsantre olamıyordum. Bir süre sonra kafam başka bir yere kayıyordu ve kitabı bırakıyordum. Sonraları şunu farkettim: Üniversite ve iş hayatı boyunca çok fazla bilgi ve performans odaklı olduğum için, okuduğum kitapları da bu şekilde seçiyordum. Yani kitap okumak bana somut bilgi vermeli, yoksa neden okumalıyım ki!
Oysa kİtap okumanın bİr çok faydası vardır.
Yeni şeyler öğrenip entellektüel seviyenize arttırabilirsiniz.
Dil ve kelime dağarcığınızı geliştirebilirsiniz.
Kafanızı rahatlatacak bir şeyler okuyarak, anda kalmayı başarır ve stresi uzaklaştırabilirsiniz.
Ayrıca çok iyi bir zihinsel egzersizdir. Hikayeyi takip etmek, okuduğunu anlamaya çalışmak, analiz etmek, yorumlamak gibi zihinsel süreçler zihninizi çalıştırır.
Farklı dünyalara ve olaylara dalmak, kurgusal hikayelerde yer alan karakterlerle bağlantı kurmak ve kendi zihinsel resimlerinizi oluşturmak yaratıcılığınızı destekler.
Karakterlerin duygusal ve zihinsel deneyimlerine empati kurarak başkalarının yaşadıklarını daha iyi anlamayı öğrenebilirsiniz. Bu, empati becerilerinizi güçlendirir ve insan ilişkilerinde daha anlayışlı olmanıza yardımcı olabilir.
Pekİ kİtap okuma alışkanlığı nasıl kazanılır?
Okumanın sayısız faydası var, illa bir somut bir şeyler öğrenmeliyim, teknik kitaplar, mesleki kitaplar okumalıyım demenin manası yok. Kolay okunabilir ve sizin zevklerinize uygun bir tür ile başlamak bu işin ilk kilit noktasıdır. Mesela benim için bu tür, polisiyedir. Ne zaman alışkanlığımı geri kazanmak istesem alırım elime bir Agatha Christie kitabı. Ahmet Ümit kitaplarını çoktandır takip etmesem de üniversite zamanlarında çok severdim. Patasana’yı bir gecede okumuştum ve kitap 400 sayfa civarındadır. Sizi harekete geçirecek o tarzı biliyorsanız, işiniz bir nebze kolay.
Kitap okumak ciddi bir odak ister. Bir süre okumayınca okdaklanma sürenizde ciddi bir düşüş olur. Her işte olduğu gibi bu işte de motivasyon beklerseniz çok beklersiniz! Bu konuda da disiplin şart. Küçük ve uygulanabilir günlük hedeflerle başlayabilirsiniz. Mesela 20 dakika! Unutun sayfa sayısını, kitabın başına oturunca saate bakın, sadece ve sadece 20 dakika okuyacağım. Bu da size zor gelebilir, o zaman 10 dakika okuyun. 10 dakikada ne olur demeyin, o on dakika bir alışkanlık elde etmek için yeter artar bile. Yeter ki pes etmeyip, devam edin.
Diğer bir püf noktasına geçelim. Diyelim ki günlük 15 dakika kitap okuma hedefi koydunuz kendinize. İlk günler okudunuz fakat öyle günler oluyorki o 15 dakikayı bulamıyorsunuz. Bunun imkansız olduğunu söylemeliyim. Bana ‘ama ben çok yoğunum, gerçekten zaman bulamıyorum’ demeyin. Yoğun olabilirsiniz ama zaman yönetimini de bildiğiniz söylenemez. Bu işin kilit noktası bu, o 15 dakikayı bulmayı bekleme, o zamana sen karar ver. Sabah kalkar kalkmaz, daha yataktan çıkmadan 15 dakika kitabımı okuyacağım diye bir zaman belirtmelisiniz. Örneğin, toplu taşımada, öğlen yemek sonrası ya da akşam uyumadan önce… Eğer zamanı önceden belirlerseniz, bu alışkanlık size yerleşecektir ve ne zaman okusam diye bir soru işareti kalmayacaktır.
Tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki bir alışkanlığı elde etmek için en az 2 bazen 3 aya ihtiyaç duyuyoruz. 3 ay boyunca düzenli olarak 15 dakika kitap okumak size bu alışkanlığı kalıcı sağlayacaktır. Zaman zaman kopmalar olsa da nasıl geri döneceğinizi çok iyi bildiğiniz için sizin için sorun olmayacaktır.
Bu alışkanlığın daha da yerleşmesini istiyorsanız, bu işi daha da zevkli hale getirebilirsiniz. Mesela bir okuma köşesi edinin kendinize. Belki rahat bir koltuk, arkanıza yaslanacağınız bir yastık, sevdiğiniz bir içecek, bir tütsü yakın ya da bir mum… Kitap okuma ritüeliniz olsun. O ortamı severseniz bazen o ortamda bulunmak için bile, kitap okumaya başlayabilirsiniz.
Kitap okuma konusunda her ne seviyede olursanız olun, bir yerden başlamak için gerekli adımları atmanız için sayısız neden bulabiliriz. Her şeyin çok hızlı aktığı çağımızda, hayatı biraz yavaşlatmak için de güzel bir yoldur kitap okumak.
Bir sonraki yazıya kadar esen kalın 👋
Comentarios