Ephesus
Bugün size yaşam standardınızı arttıracak iki sihirli cümleden bahsetmek istiyorum. Bu iki cümleyi içselleştirip, doğru zamanda, doğru durumlar için kullanırsanız, artık asla eski siz olmayacaksınız. Nasıl biri mi olacaksınız? Daha mutlu, daha huzurlu ve daha özgür olacaksınız. Merak etmeyin örneklerle, bu iki cümleyi içselleştirmeniz için yardımcı olacağım. Hadi gelin ilk örneğimize geçelim.
. . .
Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızı yolda gördünüz. Aman Allahım ne kadar da kilo almış öyle. Çok iyi bir arkadaş olduğunuz için onu uyarmak istiyorsunuz, bu kadar kilo aldığına göre hiç aynaya bakmıyor olsa gerek! Birinin onu uyarması gerek, neyse ki sizin gibi iyi arkadaşları var! Tam “Ne kadar da kilo almışsın, hayırdır inşallah. Bak sağlığın için söylüyorum” gibi cümleler söyleyecekken, hemen o sihirli cümleyi hatırlatın kendinize! Bana ne! Bir kişinin gözleriyle ilgili bir problemi dahi olsa, kilo alıp almadığını ondan daha iyi hiç kimse bilemez. Bu yersiz açıklamanız arkadaşınızın sinirini bozmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır. Dahası sizi oldukça sevimsiz ve hadsiz gösterecektir. Sahi bundan size ne?
Şimdi rolleri değiştirelim…
Uzun zamandır iş arıyorsunuz, çalıştığınız firma git gide katlanılmaz bir hal aldı. Sürekli fazla mesai ve stresten boğulacak gibisiniz. Bütün bunlar yetmiyor gibi, şirketin yılbaşı partisine katılmak zorundasınızdır. Her yıl kılık kıyafet konusunda herkes bir birleriyle yarış halinde. Sizin bu yarışa girme gibi bir derdiniz yok tabi. Uzun zamandır yaşadığınız stres ve sıkıntı yeme bozukluklarını da beraberinde getirdi. O gece üstünüze bir şeyler oldurma umuduyla isteksizce alış verişe çıktınız. Ama denediğiniz hiç bir şey istediğiniz gibi olmuyor. Daha da moral bozukluğuyla cadde de yürürken uzun zamandır görmediğiniz arkadaşınızı yolda gördünüz. Gülümseyerek size doğru geliyor. Tam sarılıp kucaklaşıcakken, “Ne kadar da kilo almışsın!” dediğini duydunuz. Tam evet ya iş stresi vs demeden önceden silkelenip arkadaşınızın gözlerinin içine bakın ve Sana ne! deyin. Ayıp olmaz dert etmeyin, zamanında kendine bana ne, diyemediği için o bunu fazlasıyla hak ediyor.
. . .
Bir gün yolda giderken genç bir anne ile bebeğini gördünüz. Yavrucak öyle bir içli ağlıyor ki içiniz parçalanır. Tabi siz çocuk büyütme konusunda uzman profesör olduğunuz için, şöyle bir göz ucuyla bakarak yavrucağın derdini anladınız! Tam kadına doğru yaklaşıp “aç bu çocuk aç” demeden önce hemen kendinize ne diyorsunuz? Bana ne! Çünkü sana ne! Bir bebeğin aç olup olmadığını, annesinden daha iyi bilemezsiniz, o yüzden böyle manasız çıkışlar yapmayınız. Çok yardım etmek istiyorsanız, anneye yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorabilir ve olay mahalinden sessizce uzaklaşabilirsiniz.
Hadi biraz anneye kulak verelim.
Üç aydır evdeyseniz. En son ne zaman deliksiz uyuduğunuzu hatırlamıyorsunuz. Bebek doğduğundan beri sayılı banyo yaptınız. Dün gece de uyumadı ufaklık. Dokunsalar ağlayacak durumdasınız. Böyle durumlarda birden bire insana gereksiz bir enerji gelir bazen, zira herkesin ayakta kalmaya ihtiyacı vardır. Evet gün bugün! Bebekle bir on dakika da olsa bir kafede kahve içmeye niyetlisiniz. Bebeği bir güzel emzirdiniz, altı temiz sırtı pek sıpanın, iki dirhem bir çekirdek yola koyuldunuz. Bebek arabasında uyur ne de olsa değil mi? Daha evden çıkalı iki dakika oldu olmadı, sizin yavrucak var gücüyle yeri göğü inletmeye başladı. Hay Allah bebek arabasında uyumuyor muydu bunlar? Bu kadar gür sesi nasıl çıkabilir? Eliniz ayağınıza karışmış durumdayken, birden birinin size yaklaştığını farkedersiniz. Teyzenin biri “aç bu çocuk aç” dediğini duyar gibi oldunuz. Efendim yemini suyunu da verdim ama aç mı açaba diye içinizden kendinizi kemirmeye tam başlayacakken, durup teyzenin gözlerine bakın ve şöyle deyin, “teyzem sana ne!” Diyin diyin ayıp olmaz, yeni doğum yapmış anne ile daha empati kuramayıp, gençliğinde kendine bol bol bana ne pratiği yapmamış. E biraz hakketmiş sanki, ne dersiniz?
. . .
Bir iş günü daha biter. Bütün gün bir sürü problemle uğraştınız. Patronunuzun gereksiz kaprisleri bir yana, müşterininki bir yana. Bir haftanın sonuna daha gelmenin tarifsiz gururu üzerinizde. Eve gidip dinlenmekle, arkadaşlarınızla takılıp takılmama konusunda karasızsınız. Derken arkadaşlarınızın ısrarına dayanamayıp kendinizi gecelerde bulursunuz. Keyif içinde yemeğinizi yerken, bir taraftan müziğin ritmine ayak uydurmaya çalışıyorsunuz. Arkadaşınız size bomba bir haberi olduğunu söylüyor. Ay nedir acaba? Satış departmanındaki gizli aşk hikayesinden hararetle bahsetmeye başlar. Bir süre olayları ve kişileri yakalamaya çalışma çabanız taktire şayan! Olayları yakalamaya mı çalışayım, yemek mi yesem derken bütün gün çorba olan kafanız iyice bulunmaya başlamadan, hemen sihirli cümlenizi bu sefer arkadaşınız için kullanıyorsunuz. Bana ne! Gözlerinin içine bakın ve ona bu anlamsız hikayeden bana ne deyin. Hatta olayı biraz daha ileri götürün ve bu anlamsız hikayeden sana ne deyin. Biraz şaşıracaktır ama siz de sonrasında biraz espriyle olayı yumuşatabilirsiniz. En azından bir dahaki sefere bu anlamsız dedikoduları size getirmeyecektir.
. . .
Daha güzel, daha mutlu
Daha adil, sevgi dolu bir dünya için
Barış için, insanlık için
Hep birlikte ne diyoruz?
Bana ne!
Sana ne!
コメント