Bazı meslekler vardır, okulu okunmadan da yapılabilir. Aslında etrafınıza biraz dikkatli baktığınızda bir çok mesleğin böyle olduğunu görebilirsiniz; oyuncular, futbolcular, şarkıcılar, tesisatçılar, yazarlar, işletmeciler, yazılımcılar, dansçılar… Bu mesleklerin bir çoğunun ortak noktası, biraz yetenek ve usta-çırak ilişkisiyle geliştirilebiliyor olmasıdır. Aslında burda da bir eğitim söz konusu, sadece sonucunda resmi bir kurumun belgesini almak yerine alaylı bir yolla alıyorsunuz. Meslek hayatım boyunca en çok duyduğum tartışmalardan biri de alaylı-okullu yazılımcı kıyaslamalarıdır. Bugünki yazımda yazılımcılık çerçevesinde alaylı ve okullu olmanın artılarını eksilerini ve bu çerçevede öz güven konusunu masaya yatırmaya çalışacağım.
Okullu yazılımcılar…
Bazen bilinçli, bazen bilinçsiz okulların bilgisayar ile alakalı bölümlerine girmemizle başlar yazılımcılık serüveniniz. Okuldan hepimiz aynı oranda faydalanmasak da, okulun her birimize kazandırdıklarını asla küçümseyemeyiz. Üniversitede okumanın bir çok artısı vardır. Öncelikle okula girdiğinizde size derli toplu bir müfredat verilir. Bunu sizin için hazırlanmış bir yol haritası gibi düşünebilirsiniz. Dört sene içerisinde bu dersleri size anlatan hocalar ve asistanlar ile muhatap olursunuz. Sizinle aynı amacı taşıyan arkadaşlarınızla birlikte çalışırsınız. Günün sonunda mezun olduğunuzda, yazılım ve bilgisayar ile ilgili bir çok konunun ne olduğu hakkında belirli seviyelerde bilgi sahibi olursunuz. Kafanızda hangi alanlara yönelebileceğiniz konusunda fikirler az çok oluşmuştur.
Ben de okullu yazılımcılardanım. Okulda hatrı sayılır iyi bir eğitim aldığımı düşünüyorum. Zaman zaman okulda, aldığımız eğitimin kapasitemizin üstünde olduğuna dair derin tartışmalar bile yapılırdı. Şu anki eğitime, insana ve onun potansiyeline bakış açımla değerlendirdiğim de ne kadar saçma bir tartışma olduğunu anlayabiliyorum. Zira insanın potansiyeli sınırsızdır! Eğer üniversitede yazılım, bilgisayar ile alakalı bir bölüm okumasaydım, yazılımcı olmaya cesaret edebilir miydim inanın hiç bilmiyorum. Ama okuldan aldıklarımın mesleğime pozitif etkilerini hiç bir zaman yok sayamam.
Gelelim alaylılara…
Bazıları üniversitelerin başka bölümlerinde okurken, yazılımla ilgili derslerle tanışırlar yazılımla. Bunların bazıları çok sever ve meslek olarak devam edebilirim düşüncesiyle yola çıkarlar. Bazıları da çok daha küçük yaşlarda, hatta kendi kendilerine keşfederler yazılımın tadını. Kendi kendine öğrenme ve keşfetme alaylıların yolculuğunu eşsiz kılar. Zira kendi keşfettiğimiz şeylerin hazzı her zaman bir başkadır. Şüphesiz alaylı yazılımcıların karşılaştıkları bazı zorluklar vardır. Örneğin üniversitedeki gibi hazır bir yol haritanız yoktur. Yol haritasız doğru yolu bulmaya çalışmak zordur. Bazen hangi yolun sizin için doğru olduğunu bir kaç deneme sonrasında keşfedersiniz, bu zaman kaybı olabilir. Eğer bir ustanız yoksa, bu yolda çoğu zaman yalnızsınızdır. Üniversitedeki gibi anlamadığınız şeyleri soracağınız hocalar, asistanlar yoktur. Tek başına devam etmek yüksek bir motivasyon ve sağlam bir irade ister. Hal böyle olunca bu işin göründüğü kadar kolay olmadığını söyleyebilirim. Özellikle yazılımı kendi kendine keşfedip, tutkuyla yola devam edebilenlerin bu mesleği devam ettirebildiğini gözlemledim.
Okullu olmanın çok bahsedilmeyen artısı…
Günün sonunda her iki yoldan da yazılımcı olunabilir. Aslında yukarıda anlattıklarım bir çoğunuzun bildiği artılar ve eksilerdir. Okullu yazılımcı olmanın çok fazla görünmeyen ama tam bir oyun değiştirici bir artısı daha vardır. Okulu bitirip iş hayatına girdiğinizde okulunuzun size kattığı bir öz güven ile başlarsınız. Bu aslında okulun vizyonu ile doğru orantılıdır. Özellikle belirli bir başarı puanıyla girilen okullarda bu vizyon çok nettir. Okul hayatınız boyunca, bu atmosferi solumak size farkettirmeden farklı bir vizyon verir. Ortama girişinizden tutun da olaylara bakış açınıza varıncaya kadar sahip olduğunuz öz güven her fırsatta kendini belli eder. (Bakın burda aldığınız eğitimin dışında bir kazanımdan bahsediyorum. İyi veya kötü öğrenci olmakla alakalı bir şey değil.) Tabi okulun size kazandırdığı bu öz güven başlangıç için iyi bir tetikleyici oluyor. Öte yandan alaylı yazılımcılar da bu durum çoğu zaman tam tersi bir yönde olabiliyor. Günün sonunda öz güveni, kişinin kendi yeteneklerini ve potansiyelini keşfetmesi olarak ele alırsak, bu keşfin alaylı yazılımcılarda dışardan bir yardım (üniversite, hocalar vs) almadan olması, bazen uzun zaman alabiliyor. Bu zamanın uzunluğu direkt olarak sizin başarınızı etkiler. Tabii bu söylediklerimden alaylı yazılımcılar negatif çıkarımlar yapabilir. Ben sadece hızlıca görünmeyen ama kişinin başarısı üzerinden pozitif katkısı olan öz güven konusunun altını çizmeye çalıştım. Öte yandan üniversitenin kazandırdığı bu öz güven herkes için sürdürülebilir değildir. Çeşitli ortamlarda ve durumlarda bunu zedeleyecek şeyler yaşayabilirsiniz. Bu yüzden öz güveninize yani kendinize ve potansiyellerini keşfetmeye yatırım yapmayı ihmal etmeyin.
Sonuç olarak, ben her iki yoldan da yazılımcı olunabileceğine inanıyorum. Bir işi tutkuyla yapmanın sonucunda başarı kaçınılmaz oluyor. İster alaylı, ister okullu olun kendinizi keşfetmek yani öz güveninizi arttırmak için her türlü yardımı istemekten çekinmeyin.
Bir sonraki yazıya kadar esen kalın 👋
Comments